ترکان کوشانی
یازار : " تؤرک دیلینی اؤیره نین، چونکو اونلارین حاکمیتی چوخ اوزون سؤره جکدیر." پیامبر اکرم
+0 چره جلیامپراطوری ترکان کوشانی
کوشانیان ترک تبار
کوشانیان
حکومتی بودند که در ازبکستان ،ترکمنستان و شمال افغانستان و حتی بخش هایی
از هندوستان کنونی می زیستند.کوشانیان در تمامی منابع به عنوان گروهی از
ترک ها شناخته شده اند.فردوسی نیز در شاهنامه اش از کوشانیان به عنوان
گروهی از تورانیان یاد کرده است.در این مقاله به بررسی منابع مختلفی تاریخی
و زبانی و نیز به بررسی نوشته های ترکی کوشانیان می پردازیم.
هویت
ملی کوشانیان بخصوص امپراطورمقتد رشان کنیشکای بزرگ باوجود تصریحات منابع
مختلف شرقی وغربی دربارۀ اصل ونسب شان، ازطرف یکعده هویت سازان و جعالان
تاریخ تحریف وبرخلاف واقعیتها، تاویل وتفسیرگردیده است. "غو" یک
پسوند اصیل تورکی بوده، کلمات مختوم به "غو" به وفرت درالسنۀ تورکی از
جمله درزبان اوزبیکی وجوددارد که میتوان از جملۀ آنها کلمۀ " اورغو- به
معنی تکیه و فشار"، کلمۀ " قیغو- به معنی غصه وغم"، کلمۀ " تویغو- به معنی
احساس"، کلمۀ "قرانغو- به معنی تاریکی" وکلمات " قراغو و چیچکتو - نام
اماکن" ودهها مثال دیگررا ارائه کرد.
Kuşanların Menşei Yrd.
Doç. Dr. Mehmet Tezcan Netice olarak şu sôylenebilir: Etnik bakımdan
Kuşanlar, Aral gôlü çevresi ile Tanrı dağları arasındaki eski Saka
(Haumavarga?) sahasındaki bir yerde, muhtemelen de Alay-Tanrı
dağları-Yedisu-Fergana bölgesinde, Hotan bölgesinde oturan geniş Saka
göçebe kabileler topluluğuna mensup idiler; Grek Bactriası‟nın
topraklarını istilaya da Yüeh-chih‟lerle birlikte veya aynı zamanda
katılmış olan bir gruptur. Çin kaynaklarının “Kuei-shuang” şeklinde
verdikleri yabancı ismin tam tercümesi olan “KUŞAN” kelimesi de bir boy
veya kabile adı olmayıp, devleti kuran kişinin şahsî ismidir.
خان ارکۀ مشهور:
دنیا
برای نخستین بار، در سدهء اول میلادی، از خانات نیرومند و مقتدر کوشان ها
که شاه مشهور شا ن، کنیشکا بود، اطلاع حاصل کردند. در زمان همین شاه بود که
نژاد تورک به کامیابی های عظیمی نایل شدند. خوشبحتانه، میدانیم که نام
اصلی او، خان ارکه می باشد. این نام در مسکوکاتی که از او باقی مانده، به
شکل زیر ضرب شده است:(KHANERKA )
خان ارکه، فیلسوف و شاعر
ذاتی، فرمانروای دانا و قومندان با استعدادی بود که هیچ کسی برابر او در
اعتلاء فرهنگ تورک نقش ندا شته است و او بود که این فرهنگ را در مشرق زمین
بی رقیب ساخته بود. خان ارکه در سال (۷۸) میلادی به قدرت رسید و به مدت
(۲۳) سال حکومت کرد. سلاح حقیقی وی نه شمشیر و نه نیزه، بلکه کلام او بود و
مافوق همه کلام کلمه خداوند بود. خا ن ارکه و دنیای تورک به سبب کامیابی
های بزرگ شان، سپاسگذار او (خدا) باشند. هدیه اصلی خان به مشرق زمین ایمان
به تنگری (خدا) بود. مراسم مذهبی و دعا هایش و تدریس او درین زمینه و حکمت
و دا نش او ماموریت او را سهولت بخشیده بود. او یک سخنران ممتاز بود، ساعت
ها می توانست نطق کند. در نطق و سخنان خویش چنان کلمات نافذ و صیقل شده را
بکار می برد که مستمعین بدون ملالت و خستگی به صحبت های او به دقت گوش
میدادند.
Dünya, Kuşan hanlığının azametini I. yüzyılda öğrendi;
ünlü hükümdar Kanişka, Türkleri meşhur etti. Bereket versin ki, onun
gerçek adı, bugüne kadar muhafaza olunmuştur (sikkeler üzerinde “Kanerka
olarak yazılıdır).
Filozof, şair, parlak bir komutan ve yönetici
olan Han Erke, Türk kültürünü kimsenin yapamadığı kadar yükseltti. Onu,
Şark’ta zirveye çıkardı. Onun huzurunda, “Türk” sözünü, sesleri
titreyerek telaffuz ediyorlardı. O kadar kutsal bir sözdü.
Han
Erke, 78 yılında Kuşan hanlığı tahtına oturdu; onu 23 yıl yönetti. Bilge
hanın en birinci silahı, ne taş, ne ok, ne örme demir zırhtı; sadece
söz idi. Dünyanın en kudretli sözü: “Tanrı”. Kendisine ve bütün Türk
dünyasına zaferler kazandıran asıl oydu.
Han Erke, Şark’a Tengri inancını hediye etti.
Törenleri
ve duaları çok güzel bilmesi ve kendi öğretisi ona yardım etti. Onun
dili, güzeli ve doğruyu seslendirirdi; saatlerce onu dinlerlerdi.
Hükümdar, çok geniş bilgili bir kişiydi.
Yabancılar Türkler için
değerli olan şeyin altın, dalkavukluk, diğer insanlar üzerinde hakimiyet
kurma olmadığını, Şark’ın insanları hanın konuşmalarıyla, makul
politikasıyla öğrendiler. Onlar için değerli olan hareketler ve asalet
idi. Hükümdar, milletin yüzü, zatı idi. Ona inandılar. Demek oluyor ki,
millete inandılar.
Han Erke, her kişiyi, kendisi ve akrabaları
için, cenneti ve cehennemi bizzat kendi davranışlarıyla Dünyada iken
hazırladığına bilgece inandırdı. Kendi musibetlerinden ve
felaketlerinden kimseyi sorumlu tutamayacağını, o öğretti. Sadece
kendisini. Çünkü Tanrı, sen ne kadar hak ediyorsan o kadarını tam olarak
veriyor.
İşte o, İlahi Mahkeme; dünyadaki en adil mahkeme… Olan
şu: Sonsuz Mavi Gök’ün altında sadece sen, senin hareketlerin ve
onları yargılayan Tanrı. Geriye kalan her şey o kadar da mühim değil.
Yeni dinin ana fikri son derece basitti: İyilik yap, dünya sana daha iyi
olsun.
Bu saf hakikati kavrayan insanlar, onu kabul ettiler. Ki,
başka hiçbir millette benzeri bilgelikler yoktu. Türklerin manevi /
ruhi kültürüne bu çekici geldi… Her şey senin ellerinde. Sadece bunu
hatırla.
Türkler, mesela, ruhların ebedîliğine, ölümden sonra
kendilerinin tamamen değişeceklerine inanmışlardı. Herkes, gelecek
hayatta en koyu günahkarın bile bütün günahlarını affettirebileceğini
öğrenmişti. Şimdiki hayatta ona şans ve ümit verilmişti. Tengri ’ye olan
bu inanç, insanların ruhları güçlendirdi; fedakarlığa davet etti.
Han Erke, bıkıp usanmadan, “Kurtuluşun davranışlarda” olduğunu öğretti.
Türklerin
Tengri adına yaptıkları ayin/tören, yabancıları hayretler içinde
bırakmıştı. Bu, gerçekten azametli idi. Tam bir tören havasındaydı. Gök
Tanrı’nın adı çabuk unutulmadı. Törenin ayırt edici hususiyetleri
vakurluk ve düzenlilikti. Öyle ihtişamları, öyle şatafatları, pagan
dünya bile bilmiyordu. Onlardan haberdar değillerdi.
Türkler,
putperestlere başka bir gezegenden gelmiş yabancılar gibi gözüktüler.
Onların her şeyi iyi ve saf idi; onun için, Altay’ı, Şark’ta “Cennet”,
Yeryüzü Cenneti, kendilerini ise, Ariler olarak isimlendirdiler Bu ad
(Hindistan’daki Şambxkala gibi) Türk milletinin ana-vatanının adı olarak
binlerce yıldan fazla yaşadı; oradaki atlılar hakkında efsaneler
düzdüler.
Kuşan şehirleri Han Erke döneminde, çanların melodik
sesleri altında uyandılar: Din adamları, milleti sabah duasına
çağırdılar… O heyecan verici dakikalar hakkında, belki sadece tahminde
bulunulabilir.
Ne yazık ki, onlar hakkında çok az şey biliniyor.
Bu çanlar tam nasıldı? Onları çalanlar nasıl görünüyorlardı? Şimdi kimse
bilmiyor. Fakat çanlar var idiler (bu, kazılardan biliniyor). Hatta,
bizzat “çan” kelimesi, mümkündür ki, tam bu uzak yıllarda ortaya çıktı.
O, eski Türk dilinde Gök’e çağrı manasına geliyordu. Kelimesi
kelimesine: “Gök’e dua edin.” Ve insanlar dua ettiler.
Onlar,
dua tören-ayinlerini mabetlerin etrafında ulu Gök Tengri’nin altında
kutladılar… Bir zamanlar Altay’da, kutsal dağların etrafında tıpkı böyle
dua ederlerdi. Mabetleri, kalıntılardan anlaşıldığına göre, ufak
yapmışlardı. Önceleri, bu mâbetler kutsal dağları hatırlatma vazîfesi
gördüler; sonra mimarlık nesnesi oldular.
Mabetin iç hollerine
girmek yasaktı. Sadece din adamları, onlar da çok kısa bir süre için,
girerlerdi. Fakat, onlar bile orada nefes alma hakkına sahip
değillerdi…. Kutsal yerdi!
Diğer milletlerin adetleri başka
türlüydü. Orada inananlar mabetlere giriyorlardı. Mümkündür ki, Türkler
bu geleneği sonradan benimsediler (bunun veya diğer kültürlerin
gelenekleri nasıl geliştiklerini, bazılarının yerlerini niçin
başkalarına bıraktıklarını bugünün ilmi fazla aydınlatamıyor.)Duadan
önce semavi buhur/günlük yakmak âdettendi. Buhuru taslar (buhurdan)
içinde yakıyorlardı. Eski bir Altay efsanesine göre, pis/kötü güçler,
tütsü kokusuna dayanamıyorlardı. (Tören/ayin, eski Türk dilinde
“savuşturmak/vazgeçirmek”, “ürkütüp kaçırmak” manasına gelen “kadıt”
kelimesiyle adlandırılıyordu.)
Tanrı’ya, alçak bir sesle şarkılar
söyleyerek dua edilirdi. Koro, Gök Tanrı’yı ululayan ilahi melodileri
belli bir şekilde terennüm ederdi. Bu şarkı “dualar “ ırmaz” olarak
isimlendirildi. (Kelimesi kelimesine “bizim şarkılarımız”.)
Her
yerde Türklerin manevi/ruhi kültüründe Tengri’nin eşkenar (dört kolu
aynı uzunlukta) haçı vardı. Ona Şark’ta “vadjra” dediler…
Han
Erke, inançların yayılmaları için güç kullanmaktan kaçınmadı. Şark
kavimlerinin anılarında kalan hadiseler… Büyük hadiseler. Tengri’-nin
haçları, o zamanın “Kuşan” hanlığı döneminin Türk şehirlerinin ve
mabetlerinin yıkıntıları, arkeologların gözlerinden kaçmadı, bunlar
biliniyor.
O sırada Tengri’ye inanmayan insanların ruhlarını
kaplayan inanılmaz kargaşa hakkında sadece tahmin yürütmek mümkündür.
Onlar, haddinden fazla baskılar altında olduklarından “şaşırdılar”.
Kendi zaaflarına mağlup olarak, ıstırap çektiler.
Tabi, ülkedeki
demirin, mükemmel bir ordunun ve refahın -Tanrı için yapılan törenler
gibi tam olmasa da-, Türk kültürünün mümtaz yüceliğine inandırdığını
unutmamak gerekir. İşte Altay’ın, sonra da Kuşan hanlığının, Şark’ın
manevi/ruhi merkezi oluşunun sebebi. Türklere, onların ana-vatanına,
cennete gelir gibi geldiler… (Söz açılmışken, çok eski zamanlara ait
coğrafya haritalarında, Altay’ın gerçekten Yeryüzü Cenneti olarak
isimlendirildiği biliniyordu.) Buraya diğer kavimlerin elçileri
geldiler; onların kültürünü öğrendiler. Kuşan hanlığındaki yabancılar
için Kandahar sanat mektebi ve manevi/ruhi eğitim merkezleri açtılar.
Anlaşılan, bu merkezlerin benzerleri Altay’da da vardı.
Altay’da,
zamanında Musa’nın arkasından buraya gelen Yahudi Yeşua tahsil
görmüştü. Bu konudan Kuran’da dolaylı olarak söz ediliyor. Bu Yeşua,
sonra Roma İmparatorluğu’na, Gök Tanrı’nın atlıları ile ilgili haber
götürdü. Onun sözü, Hıristiyanların en birinci kitabı olan
Apokalipsis’te yazılıdır. Bundan dolayı, onu İsus Hristo (İsa) olarak
adlandırdılar… Veya, “Tanrı’nın Yakını”, yani “Tanrı’yı gören kişi”!
…
Kuşan hanlığının hükümdarlarının sık gelen ve istenen misafirleri,
Hindistan’ın ve Tibet’in din adamları oldular. Olmamaları da mümkün
değildi; çünkü Han Erke, Keşmir’i kutsal şehre, hac mahalline
dönüştürmüştü..
Altay’lı hacıların Keşmir’de kendi mabetleri
vardı; orada Türk dili hiç susmadı. Anlaşılan, bu, hala meşhur olan
Altın Tapınak idi.
Han Erke, gücünü ve zamanını hayırlı işlere
verdi; bu, bütün Türk dünyasına cömertçe ürünler getirdi. Buda’nın
taraftarları IV. Konsül’lerini Keşmir’de topladılar. Buraya Şark’ın çok
meşhur Budistleri toplandı. Onlar, Tengri adını ve onun öğretisini
burada tanıdılar, ki bu öğretiler, Budizm’in yeni muhtevasını (mahayana)
doldurdular.
Yeni tören/ayinlerin metni, bakır levhalar üzerine
yazıldı; bunlar çok geçmeden, Çin’de, Tibet’te, Moğolistan’da Budizm’in
kutsal metinleri oldular (ve hala duruyorlar)… Bu levhalarla, daha
doğrusu, IV. Konsül’le, Budizm dininin, daha sonra “lamaizm” adını alan
yeni bir kolu doğdu.
Şark’ın büyük eğitimcisi Han Erke,
bilgeliğiyle, kendisine müttefikler buldu. O, Budistlerce kutsal
şahsiyetlerden sayılıyor; adını dualarda zikrediyorlar; sadece Türkler,
kendi meşhur hanlarını hatırlamıyorlar.
ترکان کوشانیان در منابع مختلف تاریخی
ویل
دورانت در صفحهء (۴۵۰) فصل شانزدهم کتا ب دوم جلد اول " تا ریخ
تمد ن " می نویسد: کو شا ن ها طا یفهء از آسیای میا نه بوده و
با تورکا ن خویشی داشته اند.
در صفحه ء (۹۵) " تا ریخ ایرا ن و
مما لک همجوار آن از زما ن ا سکندر تا انقراض ا شکا نیا ن " تا لیف آ
لفرد فن گوتشمید مورخ معروف، ترجمۀ کیکا ووس جها نداری، در با ره
ء کوشا ن ها و طخا ر ها چنین نوشته شده است: دیگر در این که
طخا ری ها و یو- تشی ها ی بزرگ هر دو قوم وا حدی بوده اند، شک
نمی توا ن کرد. ا ختلا ف اسا می را هم به سا دگی چنین می توان
توضیح داد که یکی ازین دو نام به عا مۀ مردم اطلاق می شده و
نا م دیگر مخصوص طبقۀ حا کمه بوده است:
نظیر این ا ختلاف اسم
طبقا ت مختلف، نزد قبا یل تورک به وفور تما م دیده می شود. بنا
برین از مجموع گفته ها چنین بر می آید که آ سیا نی، آ سی یی، یا
تی و یو تشی همه و همه کوشش هایی هستند برای ذکر اسم گروهی
از طخا ری ها که حکو مت را در دست داشته اند. مورخ مذکور در پا
ورقی همین صفحه برا ی ا یضا ح بیشتر موضوع تا کید می کند که:
"
کا فی است که درین جا دو اسم متفا وت تورک ها و عثما نی ها
را یا د آور شویم. اما نمونه ای که ازین هم قا طع تر است نا ن
کوشا ن است."
ا لفرد فن گو تشمید در صفحه (۲۴) تا
ریخ خود از نبرد اسکندر با تورکا ن در ما وراءلنهر یا د کرده
در پا ورقی چنین می نو یسد: Scythen
درین جا گو یا نخستین اثر ظهور قو می تورک نژاد در صحنۀ تا ریخ بد ست آ مده با شد، زیرا از کا رتحاسیس ( Carthasis)
برادر
پا دشا ه که طبق گفته ء کو رتیو س در کتا ب هفتم ، بخش هفتم بر
سکا ها ی آ ن طرف سیر دریا فرما ن می راند ممکن است مراد هما
ن قا ردا شی تورکی، یعنی " برادرش " با شد که از لفظ " دا ش "
می آ ید و " تا ش " صورت قدیمی تر آ ن به شما ر می آ ید.
آ. ف
. گوتشمید، در مورد کلمه ء " خو یشی " که ویل دورا نت، هو
شمندانه از تو ضیح دقیق ان ا با ورزیده بود، با آ وردن مثا ل ها
موضوع را کا ملا روشن سا خته است.
کلما
ن هو ا ر در صفحه ء (۱۲۲) کتا ب تا ریخ خود " ا یر ا ن و تمد ن
ایرا نی " ترجمه حسن ا نو شه به ارتبا ط اصلیت کو شا نها مطلبی
دا رد بدین شرح: یو - ئه چی ها د سته ای از تو ر کا ن آ سیا
ی میا نه بودند که از فشا ر هون ها ( هیو نگ نو) مسا کن شا ن
را ترک گفته و به سوی غر ب را نده شدند و با رسید ن به مغر ب
به نو بۀ خود پا د شا هی یو نا نی - با ختری را به درون هند را
ندند.
رقیه بهزادی در کتا ب خود - قو م ها ی کهن در آ سیا ی
مر کزی و فلا ت ایران- در مورد قو میت کو شا ن ها به استنا دا
بو ریحا ن بیرونی چنین می نویسد: ا بو ریحا ن بیرونی آ ن ها
را با ز ما ندگا ن یک قبیلۀ تورک به نا م شا هیا و اصل
آن ها را تبتی می دا ند و می گوید که نخستین فرد این قوم -
بر هت تتکین بوده است. وی یا د آور می شود که جا مه ها یی
به سبک تورکا ن می پو شیده اند. بهزا دی در جا ی دیگر کتا ب خود
آ ورده است: شما ر جمعیت یوئه - چی ها در حدود چها ر صد هزار
نفر بوده که به پنج گروه تقسیم میشد ند و به هر یک از آن ها
حا کمی حکو مت می کرد که او را به زبان چینی هسی- هو می نا مید
ند. این کلمه ظا هراٌ آ وا نویسی کلمۀ یا وو گا یا، یا ووا (
به زبا ن یو نا نی زا ئو ی است، که لقبی تورکی بوده و بر روی
قد یم ترین سکه ها ی کو شا نی دیده می شود. پو ها ند حبیبی نیز
در تا ریخ خود از البیرونی چنین نقل می کند: در کا بل پا د شا ن
تورک حکم می را ند ند که اصل ا یشا ن را از تبت گو یند. و
نخستین شا ه این سلا له بر هتکین بود.
مسعودی مورخ و جغرا فیه
دا ن عرب در جلد اول -- مروج ا لذ هب -- کوشا ن ها را قو می از ا
قوا م تورک دا نسته و شا ه آن
را ایر خا ن گفته اند. در
مورد این نا م ( ایر خا ن) تو ضیحی و جود دا رد در صفحه ء (۲۲۹)
تعلیقا ت در -- حد و د ا لعا لم...
ا لبیرونی در قا نون مسعودی و کا شغری در دیوا ن لغا ت ا لترک هر دو این نا م را ا ویغور خا ن می نو یسند.
د
و سیۀ کوشا ن ها را در همین جا بسته و به سرا غ طا یفه ء د
یگری می رویم که به تعقیب کو شا ن ها آ مده و به جای آ ن ها د و
لت بزرگی را درین سر زمین ا سا س گذ ا شتند. این طا یفه در تا
ریخ بنا م ها ی مختلف چون هفتا ل و هیا طله و هون ها ی سفید یا
د گردیده است. کلیه مورخین عربی آ ن ها را تو رک معرفی کرده
اند. از آ وردن نظرا ت شا ن به خا طر جلو گیری از طولا نی شدن
سخن صرفنظر می شود. اگر کسی بخواهد در آن صورت به ارائۀ
نظرات یکا یک مو رخین عرب و غیر عرب پردا خته می شود. درینجا
فقط نظر سعید نفیسی مو رخ ایرا نی را که ممکن است یک عده ،
حرف ها ی او را بپذ یرند، ارائه می داریم. مو صوف در کتا ب خود
-- تا ریخ تمد ن سا سا نی - در با رۀ هو یت یفتلی ها تو ضیحا
تی دارد به شرح آ تی : عنصر دیگر هما ن ا قوا می اند که مدت
ها ی مد ید تا ریخ نو یسا ن در نژا د ا یشا ن تردید و ا ختلاف دا
شتند و اینک شکی نما نده است که از نژا د تورکا ن شرقی بوده و
با تورکمنا ن و اوز بکا ن امروز و غزان قدیم از یک نژا د بوده
اند. ایشا ن را ایرا نیا ن هفتا ل یا هپتا ل نا میده اند و
همین کلمه به زبا ن ها ی اروپا یی هم رفته، منتهی در زبان تا
زی معلوم نیست به چه جهت هیطل و جمع آ ن هیا طله شده است.
نویسنده ء مزبور در کتا ب دیگرش بنا م -- تا ریخ اجتما عی و
سیاسی ایران د ردورۀ معا صر- در مورد یفتلی ها به استنا د
مورخین پیا می دارد که بد ین وسیله به توجه شکا کا ن و هو یت سا
زان رسا نیده می شود. او درین کتا ب می نویسد : ایرا نیا ن بد
ان هفتا ل و تا زیان هیطل و هیا طله گفته اند و در نظر تا
ریخ نو یسا ن امروزقطعاٌ از نژا د تو ر ک بوده اند.
تصویر سکه هاکان تکین
نوشته ترکی هاکان تکین بر سکه ای کوشانی
Kralın
adını Yunan harfleri ile Mαασηνo (maaseno, Mahasena) olarak
okumaktadırlar. Birinci harfin büyük oluşundan yazıyı soldan sağa doğru
okumak gerektiğini anlıyoruz. İlk harf açıkça bir H sesini veriyor. Bu
harf Orhon abecesinde bulunmuyor. Çünkü Türkçe’de daima KH sesi
bir-arada genizden telaffuz edildiğinden tek başına bir H sesini verecek
olan işarete (damgaya) gerek duyulmamıştır. Dolayısıyla, H harfi geç
döneme ait bir alıntı olsa gerek.
İkinci harf bir A olup Etrüsk
abecesinde aynısı vardır. Üçüncü harf ile ikinci harf arasında büyük
fark bulunuyor. Bu farka rağmen yazıyı okuyan ‘uzmanlar’ her iki şekle
aynı A sesini uygun görmüşlerdir. Ayrıca araya bulunmayan bir de H
sesini katarak MAHA şeklinde okumuşlardır. Oysa ki, Orhon harfleri
arasında üçüncü harfin aynısı olan ve IQ (genizden) sesini veren işaret
bulunmaktadır.
Keza dördüncü harf da Orhon abecesinde bulunan ve
AN sesini veren işarettir. Bu durumda buraya kadar HAIQAN yani HAKAN
sözü ortaya çıkmış oluyor. Dördüncü harfin Yunan Sigma harfi (σ) ile
hiçbir ilişkisi olmadığı görüşündeyim. Çünkü sigma harfi daima kapalı
bir daire ve üzerinde bir düz çizgi ile yazılmıştır.
İsmin
devamında Te-Q-İNT seslerini veren işaretler de Orhon abecesinde aynen
bulunmaktadırlar. Bir bölüm TEKİN olarak okunursa birlikte kralın adı
HAKANTEKİN olduğunu çözmüş oluruz.
Asıl resme bakarsak son harfin
bir O olmadığı ve Yunan Theta harfine benzediği görülür. Yunan Theta
harfi ise Orhon INT /İNT şeklinden dönüşmüş olduğunu ve bu şeklin aslen
Tengri damgasından türediğini söyledim.
Öyle anlaşılıyor ki, çok
eski bir köke sahip olan Kuşhan kültürü zaman içinde Yunan-Pers-Hind
kültürlerini etkilemiş ve onlardan etkilenmiştir. Son dönem Kuşhan
krallığı karışık bir abece kullanarak Orhon (Ön-Türk) köklerinden
kopmuş, MS. 250 yıllarında tarih sahnesinden silinmiştir.